Özdemir İnce

Altılı masadaki sağ

19 Ağustos 2022 Cuma

Bu yazıyı yazmayı düşünüyordum ama Zülâl Kalkandelen’in 14 Ağustos 2022 günü gazetemizde yayımlanan “Tarikatları ve cemaatleri aklama çabaları” başlıklı yazısını okuyunca öne almak gereğini duydum:

Altılı masa konusunda yayımlanan “İkinci Birinci Meclis” (12 Ağustos 2022) yazımda Atatürk’ten alıntı yapmıştım: “Kendi kişisel çıkarları için yabancılarla işbirliğine giren ve gücünü halktan almayan küçük bir azınlığın dışındaki tüm güçler; Aralarındaki Etnik, Dini ve Siyasi ayrımları erteleyerek Ulusal Kuruluş Mücadelesi yolunda birleşmelidir.”

M. Kemal ATATÜRK (1921-İrade-i Milliye)

“Aralarındaki Etnik, Dini ve Siyasi ayrımları erteleyerek” uyarısını günümüze taşımak istiyordum. Atatürk’ün ilk hedefi kurtuluş, kuruluş ve bağımsızlık idi. Altılı masanın hedefi ise (kendi ifadelerine göre): Parlamenter rejim, demokrasi ve Cumhuriyet devleti kurumlarının restorasyonu.

12 Ağustos 2022 tarihli yazımın sonuda yer alan “Altı partinin genel başkanları, benim çok partili rejime 25 yıl erken geçildiği görüşümü bilirler mi bilmezler mi, bilemem. Bu görüşüm 1950’de iktidara gelen merkez sağın temsilcisi Demokrat Parti’nin demokrasiye ihanet etmesine dayanmaktadır. Ondan sonra gelen merkez sağ partiler de “dini kullanarak” demokrasiye ihanet ettiler. Bu ihanetler olmasaydı, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz hareketleri olmaz, AKP diye bir İslamcı parti 20 yıl iktidarı işgal etmez, R.T. Erdoğan adlı biri siyaset sahnesine çıkamaz ve ülkemiz dünya taşrasında gecekondu olmazdı. 1950’den sonra büyük bir fırsat kaçtı bari 2023’te kaçmasın” bölümü masada yer alan sağ partilere uyarı idi.

Laik düzeni koşulsuz kabul etmeyen sağ partiler, teokratik düzenin parçası olur. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihi bu gerçeğin somut kanıtıdır. 2023 seçiminden sonra AKP’nin Tek Adam Rejimi devam ederse sağ partiler yaşama hakkından mahrum kalırlar. Bunu anladıkları içindir ki masada yer aldılar.

Mustafa Kemal Paşa, kurtuluş ve kuruluştan sonra olacakları, ikinci grup ve dinbazların kafasındaki fitneyi çok iyi tahmin etmişti. Bu nedenle devrimci yasaların birkaç yıl içinde çıkarılmasını planladı... Çünkü Osmanlı’yı tarikatların ve maddiyatçı ulemanın çökerttiğini çok iyi biliyordu. Zülâl Kalkandelen’in yazısından aktarıyorum: 

“Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, üç gün önce Halk TV’ye konuk oldu.

Programın bir yerinde KPSS’deki skandalda tarikat izi konuşulurken Karamollaoğlu, yanıtına şöyle başlıyor:

‘Sizden bir istirhamım var. Yahu AK Parti hata yaptığı zaman hemen İslami cemaatlere, tarikatlara, hocaefendilere yüklenmeyin. (…) İnsan otomatikman bu cemaatlere yükleniyor. Bu cemaatler hadiselerin farkında aslında, farkında değil diyemeyiz. Ama bugüne kadar kendilerine imkân tanıyan başka hiçbir idare olmamış, bu ölçüde. Bir de 20 senedir AK Parti bu kesimlere ciddi bir imkân aktarmış, itibar göstermiş, bundan dolayı da onların desteğini alıyor. Ama bunlar da temel konularda uyuşmadığı için karar vermekte artık bence zorlanıyorlar. Onun için ben tarikatlara, hocaefendilere müteveccih bir adeta saldırı yapılacağına (...) Bizim temel değerlerimiz inancımızdan kaynaklanıyor.’”

Temel Karamollaoğlu çok doğru söylüyor her şey onun dediği gibi oldu. AKP bunları yaparken anayasamızı ilga etti. Gelecekte dava konusu olacak eylemler. Ama sanki olanları onaylıyor gibi. Tarikatlar ortaya çıktıklarından bu yana, devlet olmak, hiç olmazsa iktidarı paylaşmak tutkusuyla yaşıyor. Yani tamamı devlete karşı fitne ve fesat yuvası. Bu bir! İkincisi: “Bizim temel değerlerimiz inancımızdan kaynaklanıyor” diyor ama bunu derken laik Cumhuriyetin değerlerinin “inanç” kaynaklı olmadığını düşünmüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları